GÜZEL SANATLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ


Divan

Âşık edebiyatının bu şiir türüne, Divan edebiyatının murabba' ve şarkı gibi şiir şekillerinin karşılığıdır denebilir. Divanlar aruzun en gür sesli vezni olan ve "divan vezni" adı verilen (fâ'ilâtün/fâ'ilâtün/fâ'ilâtûn/fâ'ilün) kalıbı ile söylenir. Önce halk şiirinden divan şiirine, sonra divan şiirinden yeniden halk şiirine yansımıştır. Genellikle âşık şairler tarafından kafiye ve biçim açısından gazel şeklinde söylenmiştir. Muhammes'e, müseddes'e ve şarkıya benzeyen şekilleri olduğu gibi müstezadlara benzetilerek (fâ'ilâtün/fâ'ilâtün) kalıbına göre düzenlenmiş "ziyade"li ve "ayak"lı divanlar da vardır. En yaygın şekli murabba' gibi olanlarıdır.

 

Türk mûsikîsi yönünden kendine özgü bir beste şeklidir. Özentisiz, şarkı formuna benzeyen, biraz halk mûsikîsindeki uzun havaları hatırlatan bölümleri bulunan, bazıları olağanüstü güzellikte bestelerdir. Bununla birlikte daha sade, kısa, her mısraı aynı melodik cümlelerle söylenen divanlar da vardır. Tanınmış büyük bestekârlarımızın zaman zaman başvurduğu bir beste türüdür. Bunlardan sözleri Bayburtlu Zihnî'ye, bestesi Nevres Paşa'ya ait olan şehnaz makamındaki ünlü divan klâsik divan formuna tamamen uygunluk gösterir. Sözleri Rıza Tevfik Bölükbaşı'ya ait oları Suphi Ziya Özbekkan'ın hicaz divanı değişik bir komposizyon tekniği taşımakla birlikte bu formun gereklerine uygunluk gösteren değerli bir örnektir. Elimizde bulunan divanların en güzeli sözleri şair Dertli'ye ait olan, bestekârı bilinmeyen muhayyer makamındaki anonim bestedir.

 

Divanlar genellikle hicaz, muhayyer, gerdaniye, şehnaz gibi makamlardan; nim sofyan, sofyan, daha az olarak düyek usûlü ile bestelenmişlerdir. Beste tekniği ise şöyledir; Esere önce bir sazpayı ile girilir. Bunu şiirin ilk mısraı izler. Bu kompozisyon her bendden sonra tekrarlar. Daha sonra resitatif (ritimsiz) okunan bölümler gelir. Divanların beste tekniğini en güzel şekilde yansıtan "arz-ı hâle yok cesaret şah-ı hûbânım sana" sözleriyle başlayan besteyi örnek olarak sunuyoruz. (Nota:142) Eserin sazpayları muhayyer makamındaki divanın sazpaylarını hatırlatıyor. Asık mûsikîsi geleneklerine uygun olarak sofyan usûlü ile bestelenmiştir. Sözlü bölümlerinde ise üçlü ritmin dinamizminden yararlanılarak semâî usûlü uygulanmıştır. Burada bir özellik dikkati çekiyor. Her mısra aynı melodik cümlelerle ifade edilmekte; fakat ikinci mısra makamın karar perdesi olan dügâh perdesi yerine yeden perdesi olan rast perdesinde asma karar vermektedir. Bu durum bu gibi eserlerin en belirgin özelliklerinden biridir. Arka arkaya bestelenen beyitler bu şekilde tamamlandıktan sonra eser sazpayı ile bitirildiği için karar duygusunu bu bölüm tamamlamaktadır.

 

Divanların beste tekniğini klâsik mûsikîmizin kurallarına göre değerlendirmemek gerekir. Âşık mûsikîsi eserleri daha çok halk mûsikîsi ifadesi taşıdığı için, kesin bir denge unsuru aramak doğru değildir. Nitekim daha sonra bestelenmiş ve bestekârı bilinen divanlar arasında bu açıdan çok fark vardır. Adını bilmediğimiz bu sanatkârlar sanatın hür ilhamları içinde rahatça hereket ederek içlerinden geldiği gibi, bu dar kalıpların arasına sıkışmadan söylemek istediklerini kolayca söylemişlerdir. Böyle olmakla birlikte yine de aranağmelerle sözlü bölümleri teşkil eden her beytin mısraları arasında bir denge unsuru, bilinçli bir kompozisyon düşüncesinin izleri vardır.

 

Diğer bir örnek olarak sunduğumuz, Uclî Nevres Bey'in lavtacı Andon'dan notaya aldığı "Aşka düştüm cân ü dil müft-i civânân oldu hep" sözleriyle başlayan eserin ilginç bir beste tekniği var. Bu eserin sözleri divan şairi Nedim'e aittir. (Nota:143=1234) Eserin melodik yapısı yukarıda sözünü ettiğimiz muhayyer divanın bestesine benziyor. Geleneklere bağlı kalınarak muhayyer makamında ve nim sofyan usûlü ile bestelenmiştir. Zaman zaman tahir makamının özelliklerini de hissettirmiyor değil. Âşık mûsikîsinin en parlak beste formlarından biri olan bu eserlerin özellikleri bu divanda da kendini gösteriyor. Eserin analizinden şöyle bir sonuç çıkıyor: Baş sazpayı iki bölümden ibaret olup birinci bend dönüşümsüz 14, ikinci bend dönüşümlü 7, yani yine 14 ölçüden ibarettir. Her sözlü bölümden sonra tekrarlanan sazpayları altışar mezür artarak önce 20, ikinci beyitten sonra 26 mezür olmakta, son sazpayı yine 14 mezür olarak bitmekte, dönüşümlü olarak çalınan sazpayları ise 14 mezür olarak kalmaktadır.

 

Sözlü bölümlerde de dikkat çekici bir düzenleme var: İlk iki mısra 12'şer mezür olarak bestelenmişken ritimsiz olarak bestelenen üçüncü beyit ikinci kez ritimli olarak bestelenmiş. Burada birinci mısra 9, ikinci mısra 7, dördüncü beytin ilk mısraı 7, son mısra sazpayına paralel olarak 14 mezürde tamamlanmıştır. Resitatif olarak bestelenen bölümün ikinci kez ritimli olarak bestelenmesi eski divanların karakteristik noktalarından biridir. Pek parlak melodik bir yapıya sahip olan bu eserin birinci mısraı muhayyer makamının seyir ve hareketine uygun olarak makamın tiz tarafından harekete başladıktan sonra pest perdelerine doğru seyrederek neva perdesinde geçici karar vermekte, daha sonra çargâh perdesinde biraz bekledikten sonra bu gibi mûsikî eserlerinin karakteristiği olan motifi ile sona ermektedir. Bu özellik diğer mısralarda da hem sözlü, hem de sazpaylarında şeklinde kendini göstermektedir. Yani aynı dizi içinde gerçek ve asma kararlarda kalmasıgereken melodik akışın, yeden perdeleri gösterme geleneği bu türün en orijinal özelliklerinden biridir.

 

Bütün bu anlatımlardan sonra divanların teknik yapısını şöylece özetleyebiliriz: Eserin sözleri ister klâsik divan şeklinde, ister şarkı şeklinde olsun her mısraın bestesi birbirinden farklıdır. Saz bölümleri ya aynıdır ya da ufak tefek değişiklikler vardır. Eğer sözleri divan şeklinde ise ilk üç beyitin her mısraı değişik melodilerle bestelenir. Dördüncü beyit serbest okunacak bölümü teşkil eder. Bundan sonra beşinci ve altıncı beyit ritimli olarak yine değişik melodilerle bestelenerek eser sazpayı ile sona erer. Eğer sözleri dört beyit ise serbest olarak okunan bölüm dördüncü beyittir. Bu açıklamanın en güzel, en çarpıcı örneği muhayyer divandır. Güfte murabba' ise bestelemek için üç dörtlük seçilir. Dörtlükler arasındaki sazpayları daha uzun ve birbirinden farklıdır. Bendleri bu arasazlar birbirine bağlar. Şehnaz makamındaki divan ile Suphi Ziya Özbekkan'ın hicaz divanında olduğu gibi birinci ve üçüncü dörtlükler ritimli olarak bestelenmiştir. Her mısraın melodik yapısı yine farklıdır. Mısralar arasında küçük sazpayları vardır. İkinci dörtlüğün tamamı ya da bir bölümü serbest olarak bestelenmiştir. (Nota:144)